Türkiye
notları
Erkenden kalktım. Devlet dairesinde bir işim var.
Avukat arkadaştan talimatı aldım ve doğru Vergi Daire’sine gittim. 3.üncü katta bir memur yardımcı oldu: Bir formu dolduracağım. Arka sayfada listesi bulunan evrakları Mahkeme ve Belediyeden alıp kendisine getireceğim. Sonra da tapu dairesine gideceğim.
Güzel ! İstenen şeyler at ve deve değil. Anlaşılan bu işi çabucak bitireceğim.
Formu doldurdum. İlk evrak avukattan alınacak bir belge: Daha önce mahkemece verilen bir kararın fotokopisi. Avukat arkadaşı aradım. Büro cevap vermiyor. Cep telefonunu aradım. Sürpriz bir işi çıkmış, bir başka kasabadaymış, öğleden sonra gelecekmiş. Özür diledi.
Akşam üzeri gittim ve avukat arkadaştan evrakı aldım. Ancak evrakta kararın temyiz edilip edilmediği belli değilmiş.
‘’Yarın, temyiz edilmediğini ilave ettiririm, artık işe YARIN devam edersin’’, dedi.
Ertesi sabah yine erkenden kalktım. Hazırlanırken telefon: Kargo firmasından; bir paketim varmış. Beni dün aramışlar, bulamamışlar.
‘’ Peki ‘’ dedim, ‘’ Gelip alırım ‘’.
Tam çıkıyorum, telefon.Yine Kargo Firması;
‘’ Hemen gelmezseniz, paketi iade edeceğiz.’’
‘’Aman, bu paket daha dün gelmiş’’ , demeye çalışıyorum, bayan dinlemiyor:
‘’ Kurallarımız böyle. ‘’
Eee, kural bu, demiri bile keser.
Koşa koşa paket servisine gittim. 5 çalışan var:
Biri misafirine Bayram alışverişini anlatıyor, diğer üçü hiç susmayan telefonlarla konuşuyorlar. Dördüncüsü de benim gibi koli almaya gelen yada koli gönderenlere hizmet veriyor.
Kuyruğa giriyorum. İş öylesine yavaş gidiyor ki, ancak akşama sıra gelecek gibi .
Bırakıp gitsem, paket geri gidecek. Dursam diğer işime zaman kalmayacak.
Bugün Cuma , yarın, öbürgün tatil. Oysa ben işimi dün bitirip, bugün seyahata çıkacak ve sizlere gezi izlenimlerimi yazacaktım. Ama olsun, bugün bitirir, YARIN giderim.
Derken telefonlardan biri sustu ve o telefonla konuşan bayan:
‘’ Kolisi gelen kim var ?’’ dedi.
Benden başka koli almaya gelen yok. Paketimi aldım. Koltuğumun altında koca paket tıngır mıngır Belediye’ye gittim.
Serviste 15 kadar memur var. Benden başka işi olan kimse de yok. Bu nedenle memurlar ikili, üçlü guruplar halinde birbirleriyle sohbet ediyorlar.
Bir bayan memura derdimi anlattım, yan masayı işaret etti. Yan masadaki bayana derdimi tekrarladım. Bana 2 form vererek bunları doldurmamı, sonra elimdeki evrakların fotokopilerini çekerek kendisine getirmemi söyledi.
Hava sıcak, ter içinde bir kahvehaneye gidip formları doldurdum, fotokopileri çektirdim. Belediyeye dönüp bayana sundum. Bayan evraklarda adı geçen herkesin nüfus bilgilerini istedi.
Formun üzerinde yazılı olduğunu gösterdim.
’’Hayır, efendim, Nüfus Müdürlüğünden resmi olarak getireceksiniz.’’
Eğer internete girerse, sabah gazetede okuduğum bir haberde de yazıldığı gibi, hükümetin Web sayfasından bunu 2 dakika içinde resmi belge olarak alabileceğini söyleyince:
‘’ Biz öyle şeylerle uğraşmıyoruz. Hem herşey internetle olursa o zaman bize ne gerek var burada!’’ dedi.
Paketimle yine yola düştüm. Nüfus Müdürlüğünde sistem çalışmıyordu. Yani Bilgisayar ana merkezinde sorun vardı. Beklerseniz ! Tabii efendim, beklerim.
Bekledim. Sonunda sistem çalıştı. Nüfus örneklerini aldım.
Fotokopiciye uğrayıp nüfus örneklerinin kopyelerini çıkardım.
Tekrar belediyedeyim. Bankın arkasında memurlar ikili, üçlü guruplar halinde sohbetlerine devam ediyorlar.
Evrakları bayana verdim. Büyük bir ciddiyetle inceledi.
Bu arada bir genç elinde evraklarla gelip işinin bitip bitmediğini sordu.
Memur bayan birden sinirlendi. Gence yüksek sesle bağırdı. Genç apar topar evraklarını toplayıp kaçarcasına uzaklaştı.
Bayan memur arkadaşlarına dönerek;
‘’ Sanki biz burada bu insanların kölesiyiz. İşte asabım bozuldu, şimdi ben nasıl çalışacağım ! ‘’ dedi.
Bir zaman sonra sakinleşip, bana bir form verdi ve,
‘’Şu borcunuzu vezneye yatırın .’’ dedi vezneyi işaret ederek.
Üzerim de fazla para yoktu, onu kızdırmaktan çekinerek, Kredi Kartı kullanıp, kullanamıyacağımı sordum.
Kullanabilirmişim.
Vezneye gittim, evrağı verdim. Veznedar bilgisayarı çalıştırdı. Borç dekontumu çıkardı. Kartımı verdim. Yukarıda bir yerleri işaret ederek,
‘’ Görmüyor musun ? ‘’ dedi.
Başımı kaldırıp tavana doğru bakınca ; ‘’ NAKİT VEZNESİ ‘’ yazısını gördüm. Özür üstüne özür diliyerek yandaki vezneye gittim ve borcumu yatırdım.
Tekrar Bayanın önündeyim. Bana bir beyanname doldurttu. Ekranı uzun süre inceleyip bir numara yazdı ,
’’ Bunu da vezneye yatırın ‘’ dedi.
Artık yerini öğrendim ya doğru Kart veznesine gittim ve kağıdı uzattım. Veznedar bir iki tık tık’tan sonra, ekrana bakarak:
‘’ Bu sadece 7.5 YTL, bunun için Kart geçmiyelim.’’ Dedi.
Evraklarımı alıp nakit veznesine gittim. Bir 20 Lira verip üstünü aldım. Verdiğim paradan cesaret alıp bu ödediğimin ne olduğunu sordum. Adam ceza olduğunu söyledi, beyanname vermemişim.
Tekrar bayanın karşısındayım. Onu sakinleşmiş görünce, yine cesaretleniyorum. Beyannameleri tam verdiğimi, zaten vermemiş olsam adımın Belediye kayıtlarında görünmeyeceğini ve dolayısıyla bana ceza verilmemesi gerektiğini söyledim.
Dedi ki;’’Siz 21 no’ya beyanname vermişsiniz, 24’ e vermemişsiniz.’’
Elimdeki evraklara bakıyorum; “Benim 21 nolu gayrımenkulüm yok. “
İnceliyor. Ve,
‘’ Kız Sevim, baksana kız. Kim bunu yanlış yazmış buraya ?’’
Sevim Hanım geliyor. Belki yarım saat tartışıyorlar. Bir ekranı bırakıp öbürüne gidiyorlar. Sohbet eden guruptan bir başka bayan telaşı görüp onlara katılıyor. Tartışıyor ve sonunda bana dönüp;
‘’ Düzelteceğiz ‘’ diyorlar.
Sevim hanıp besbelli bu konuların uzmanı, önce diğer ikisine öğretiyor, sonrada bilgisayarda düzeltiyor.
Bana da vezneye gidip, cezayı geri almamı söylüyorlar. Aman kalsın diyecek oluyorum, hayır, olmazmış:
‘’Sonra nasıl gösterilecek hesaplarda ?’’
Nakit Veznesine gittim. Veznedar benim verdiğim 20 Lirayı verip kendi verdiği para üstünü geri istedi.
Çantamın içinde, bin türlü vırık vıçığın arasında para üstü arıyorum. İşte böyledir bu paralar, oracıkta dururlar da aranınca bulunmazlar.
Neyse sonunda parayı denk getirdim.
Tekrar Bankın önündeyim. Bayan durmadan benim evraklarımı karıştırıyor, ara ara da bilgisayar’a birşeyler yazıyor.
Ayaklarım yorgunluktan sızlıyor. Ter, katiyyen abartmıyorum inanın, bacaklarımdan aşağılara akıyor, neredeyse paçalarımdan damlıyacak .
Bayan yine bir numara veriyor, bunu yatırın diyor.
Artık vezne konusunda tecrübeliyim, nakit veznesine,
‘’ Kaç para ? ‘’ diyorum.
‘’ 90 Lira ‘’. Yan tarafa Kart Veznesine parayı yatırıyorum.
Bu başka bir ceza imiş. Artık fazla sormuyorum. Hem yorgunum, hem de neredeyse mesai bitecek.
Anlaşıldı artık bu iş Pazartesi’ye kalacak, bende gideceğim yere gidemiyeceğim.
Aman, hiç değilse burada, Belediye’de işim bitsin.
Genç bir adam kucağında bir bebekle bankın arkasına geçiyor. Herhalde orada çalışan biri, ve besbelli yeni baba olmuş.
Bir anda çalışanlar ( ! ), 15 kişi, bebeğin etrafını sarıyor ve bebeği seviyorlar. Benim işe bakan bayan da sırasını bekliyor bebeği sevmek için.
Bebek çok tatlı, ama ben felaket yorgunum, ve işim de bir türlü bitmiyor. Saate bakıyorum.
Genç adam bebeğe gösterilen ilgiden çok memnun:
‘’ Önümüzdeki hafta, Bayramdan önce şey yapacağız ! ‘’ diyor.
Benim işe bakan bayan:
‘’ Ne yapacaksınız ? ‘’ diye sordu.
‘’ Şey yapacağız ! ‘’
‘’ Ne yapacaksınız ayol, söylesene ? ‘’
‘’ Bi şey yapacağız işte ! ‘’ dedi genç adam.
Herkesle vedalaşıp, tatlı bebekle çıktı, gitti.
Bayan tekrar benim işe döndü, bilgisayardan çıktıları alıp paraf etti ve amirine imzalatmamı söyledi.
Amir’in masasına gittim. Kibar bir adamdı amir. Bütün ciddiyetiyle, hiç bir şeye bakmadan sayfaları imzaladı, kaşesini bastı ve beni uyardı,
‘’ Bunları asansörün arkasındaki ofiste mühürletin, çünkü Resmi Daireler mühürsüz evrakları kabul etmezler.’’
Evraklarımı alıp çıktım.
‘’Oh be ‘’ derken, birden bir şey dürttü ve evrakları kontrol ettim.
Herhalde bizim bayan memur bebeği severken konsantrasyonunu kaybetmiş olmalı ki 24 yerine yine 21 yazmış ve bir hata yetmez diye mi düşündü nedir, 25 yerine 27, 26 yerine de 28 yazmış.
Acele geri döndüm. Bayan yok. Şimdi gelir dediler. Biraz sonra geldi. Yanlışları anlattım. Baktı, uzun uzun, tekrar tekrar baktı, sonra bilgisayar’a baktı. Sonra:
‘’ Sevim kıız, Seviiiiim ‘’ diye arkadaşını aradı.
Sevim Hanım ortada görünmüyordu.
‘’ Ayol nerede bu kadın ? ‘’
Sevim Hanım bulundu. Büyük bir ciddiyetle yanlışları inceledi, düzeltti.
Aldım evrakları, Amir’e götürdüm, o yine incelemeden kaşesini bastı, imzasını attı ve tekrar, mühürletmem için ikaz etti. Asansörün arkasındaki ofisteki iyi kalpli genç bütün evrakları mühürledi.
Belediyeden çıktım, eve geldim, tam kapıyı açarken yandaki evde oturan komşum bana birşeyler söyledi. O konuşurken kargodan aldığım paketi hatırladım. Acaba nerede unuttum ?.
Aceleyle geri döndüm. Önce kahvehaneye, sonra fotokopiciye, sonra da Belediye’ye gidiyorum. Yok! Yok !
Sonra Nüfus Müdürlüğünü düşündüm; Girerken Polislere göstermiştim paketi. Peki ya çıkarken ? Çıkarken kontrol yok ki !
Nüfus memurluğundaki genç bayan beni tanıyor. Nasıl kan ter içinde koşuşturduğumu hatırlamış olmalı. Masanın altından paketimi çıkarıp bana veriyor. Çok teşekkürler genç bayan!
Hiç değilse bugün bunu bitiririm diye düşündüğüm iş maalesef Pazartesiye kaldı. Arkadaşıma telefon edip, gelemiyeceğimi söylemeliyim.
Türkiye gezi notları; gelecek yazı : Pazartesi günü ve sonrasında neler oldu?
Erkenden kalktım. Devlet dairesinde bir işim var.
Avukat arkadaştan talimatı aldım ve doğru Vergi Daire’sine gittim. 3.üncü katta bir memur yardımcı oldu: Bir formu dolduracağım. Arka sayfada listesi bulunan evrakları Mahkeme ve Belediyeden alıp kendisine getireceğim. Sonra da tapu dairesine gideceğim.
Güzel ! İstenen şeyler at ve deve değil. Anlaşılan bu işi çabucak bitireceğim.
Formu doldurdum. İlk evrak avukattan alınacak bir belge: Daha önce mahkemece verilen bir kararın fotokopisi. Avukat arkadaşı aradım. Büro cevap vermiyor. Cep telefonunu aradım. Sürpriz bir işi çıkmış, bir başka kasabadaymış, öğleden sonra gelecekmiş. Özür diledi.
Akşam üzeri gittim ve avukat arkadaştan evrakı aldım. Ancak evrakta kararın temyiz edilip edilmediği belli değilmiş.
‘’Yarın, temyiz edilmediğini ilave ettiririm, artık işe YARIN devam edersin’’, dedi.
Ertesi sabah yine erkenden kalktım. Hazırlanırken telefon: Kargo firmasından; bir paketim varmış. Beni dün aramışlar, bulamamışlar.
‘’ Peki ‘’ dedim, ‘’ Gelip alırım ‘’.
Tam çıkıyorum, telefon.Yine Kargo Firması;
‘’ Hemen gelmezseniz, paketi iade edeceğiz.’’
‘’Aman, bu paket daha dün gelmiş’’ , demeye çalışıyorum, bayan dinlemiyor:
‘’ Kurallarımız böyle. ‘’
Eee, kural bu, demiri bile keser.
Koşa koşa paket servisine gittim. 5 çalışan var:
Biri misafirine Bayram alışverişini anlatıyor, diğer üçü hiç susmayan telefonlarla konuşuyorlar. Dördüncüsü de benim gibi koli almaya gelen yada koli gönderenlere hizmet veriyor.
Kuyruğa giriyorum. İş öylesine yavaş gidiyor ki, ancak akşama sıra gelecek gibi .
Bırakıp gitsem, paket geri gidecek. Dursam diğer işime zaman kalmayacak.
Bugün Cuma , yarın, öbürgün tatil. Oysa ben işimi dün bitirip, bugün seyahata çıkacak ve sizlere gezi izlenimlerimi yazacaktım. Ama olsun, bugün bitirir, YARIN giderim.
Derken telefonlardan biri sustu ve o telefonla konuşan bayan:
‘’ Kolisi gelen kim var ?’’ dedi.
Benden başka koli almaya gelen yok. Paketimi aldım. Koltuğumun altında koca paket tıngır mıngır Belediye’ye gittim.
Serviste 15 kadar memur var. Benden başka işi olan kimse de yok. Bu nedenle memurlar ikili, üçlü guruplar halinde birbirleriyle sohbet ediyorlar.
Bir bayan memura derdimi anlattım, yan masayı işaret etti. Yan masadaki bayana derdimi tekrarladım. Bana 2 form vererek bunları doldurmamı, sonra elimdeki evrakların fotokopilerini çekerek kendisine getirmemi söyledi.
Hava sıcak, ter içinde bir kahvehaneye gidip formları doldurdum, fotokopileri çektirdim. Belediyeye dönüp bayana sundum. Bayan evraklarda adı geçen herkesin nüfus bilgilerini istedi.
Formun üzerinde yazılı olduğunu gösterdim.
’’Hayır, efendim, Nüfus Müdürlüğünden resmi olarak getireceksiniz.’’
Eğer internete girerse, sabah gazetede okuduğum bir haberde de yazıldığı gibi, hükümetin Web sayfasından bunu 2 dakika içinde resmi belge olarak alabileceğini söyleyince:
‘’ Biz öyle şeylerle uğraşmıyoruz. Hem herşey internetle olursa o zaman bize ne gerek var burada!’’ dedi.
Paketimle yine yola düştüm. Nüfus Müdürlüğünde sistem çalışmıyordu. Yani Bilgisayar ana merkezinde sorun vardı. Beklerseniz ! Tabii efendim, beklerim.
Bekledim. Sonunda sistem çalıştı. Nüfus örneklerini aldım.
Fotokopiciye uğrayıp nüfus örneklerinin kopyelerini çıkardım.
Tekrar belediyedeyim. Bankın arkasında memurlar ikili, üçlü guruplar halinde sohbetlerine devam ediyorlar.
Evrakları bayana verdim. Büyük bir ciddiyetle inceledi.
Bu arada bir genç elinde evraklarla gelip işinin bitip bitmediğini sordu.
Memur bayan birden sinirlendi. Gence yüksek sesle bağırdı. Genç apar topar evraklarını toplayıp kaçarcasına uzaklaştı.
Bayan memur arkadaşlarına dönerek;
‘’ Sanki biz burada bu insanların kölesiyiz. İşte asabım bozuldu, şimdi ben nasıl çalışacağım ! ‘’ dedi.
Bir zaman sonra sakinleşip, bana bir form verdi ve,
‘’Şu borcunuzu vezneye yatırın .’’ dedi vezneyi işaret ederek.
Üzerim de fazla para yoktu, onu kızdırmaktan çekinerek, Kredi Kartı kullanıp, kullanamıyacağımı sordum.
Kullanabilirmişim.
Vezneye gittim, evrağı verdim. Veznedar bilgisayarı çalıştırdı. Borç dekontumu çıkardı. Kartımı verdim. Yukarıda bir yerleri işaret ederek,
‘’ Görmüyor musun ? ‘’ dedi.
Başımı kaldırıp tavana doğru bakınca ; ‘’ NAKİT VEZNESİ ‘’ yazısını gördüm. Özür üstüne özür diliyerek yandaki vezneye gittim ve borcumu yatırdım.
Tekrar Bayanın önündeyim. Bana bir beyanname doldurttu. Ekranı uzun süre inceleyip bir numara yazdı ,
’’ Bunu da vezneye yatırın ‘’ dedi.
Artık yerini öğrendim ya doğru Kart veznesine gittim ve kağıdı uzattım. Veznedar bir iki tık tık’tan sonra, ekrana bakarak:
‘’ Bu sadece 7.5 YTL, bunun için Kart geçmiyelim.’’ Dedi.
Evraklarımı alıp nakit veznesine gittim. Bir 20 Lira verip üstünü aldım. Verdiğim paradan cesaret alıp bu ödediğimin ne olduğunu sordum. Adam ceza olduğunu söyledi, beyanname vermemişim.
Tekrar bayanın karşısındayım. Onu sakinleşmiş görünce, yine cesaretleniyorum. Beyannameleri tam verdiğimi, zaten vermemiş olsam adımın Belediye kayıtlarında görünmeyeceğini ve dolayısıyla bana ceza verilmemesi gerektiğini söyledim.
Dedi ki;’’Siz 21 no’ya beyanname vermişsiniz, 24’ e vermemişsiniz.’’
Elimdeki evraklara bakıyorum; “Benim 21 nolu gayrımenkulüm yok. “
İnceliyor. Ve,
‘’ Kız Sevim, baksana kız. Kim bunu yanlış yazmış buraya ?’’
Sevim Hanım geliyor. Belki yarım saat tartışıyorlar. Bir ekranı bırakıp öbürüne gidiyorlar. Sohbet eden guruptan bir başka bayan telaşı görüp onlara katılıyor. Tartışıyor ve sonunda bana dönüp;
‘’ Düzelteceğiz ‘’ diyorlar.
Sevim hanıp besbelli bu konuların uzmanı, önce diğer ikisine öğretiyor, sonrada bilgisayarda düzeltiyor.
Bana da vezneye gidip, cezayı geri almamı söylüyorlar. Aman kalsın diyecek oluyorum, hayır, olmazmış:
‘’Sonra nasıl gösterilecek hesaplarda ?’’
Nakit Veznesine gittim. Veznedar benim verdiğim 20 Lirayı verip kendi verdiği para üstünü geri istedi.
Çantamın içinde, bin türlü vırık vıçığın arasında para üstü arıyorum. İşte böyledir bu paralar, oracıkta dururlar da aranınca bulunmazlar.
Neyse sonunda parayı denk getirdim.
Tekrar Bankın önündeyim. Bayan durmadan benim evraklarımı karıştırıyor, ara ara da bilgisayar’a birşeyler yazıyor.
Ayaklarım yorgunluktan sızlıyor. Ter, katiyyen abartmıyorum inanın, bacaklarımdan aşağılara akıyor, neredeyse paçalarımdan damlıyacak .
Bayan yine bir numara veriyor, bunu yatırın diyor.
Artık vezne konusunda tecrübeliyim, nakit veznesine,
‘’ Kaç para ? ‘’ diyorum.
‘’ 90 Lira ‘’. Yan tarafa Kart Veznesine parayı yatırıyorum.
Bu başka bir ceza imiş. Artık fazla sormuyorum. Hem yorgunum, hem de neredeyse mesai bitecek.
Anlaşıldı artık bu iş Pazartesi’ye kalacak, bende gideceğim yere gidemiyeceğim.
Aman, hiç değilse burada, Belediye’de işim bitsin.
Genç bir adam kucağında bir bebekle bankın arkasına geçiyor. Herhalde orada çalışan biri, ve besbelli yeni baba olmuş.
Bir anda çalışanlar ( ! ), 15 kişi, bebeğin etrafını sarıyor ve bebeği seviyorlar. Benim işe bakan bayan da sırasını bekliyor bebeği sevmek için.
Bebek çok tatlı, ama ben felaket yorgunum, ve işim de bir türlü bitmiyor. Saate bakıyorum.
Genç adam bebeğe gösterilen ilgiden çok memnun:
‘’ Önümüzdeki hafta, Bayramdan önce şey yapacağız ! ‘’ diyor.
Benim işe bakan bayan:
‘’ Ne yapacaksınız ? ‘’ diye sordu.
‘’ Şey yapacağız ! ‘’
‘’ Ne yapacaksınız ayol, söylesene ? ‘’
‘’ Bi şey yapacağız işte ! ‘’ dedi genç adam.
Herkesle vedalaşıp, tatlı bebekle çıktı, gitti.
Bayan tekrar benim işe döndü, bilgisayardan çıktıları alıp paraf etti ve amirine imzalatmamı söyledi.
Amir’in masasına gittim. Kibar bir adamdı amir. Bütün ciddiyetiyle, hiç bir şeye bakmadan sayfaları imzaladı, kaşesini bastı ve beni uyardı,
‘’ Bunları asansörün arkasındaki ofiste mühürletin, çünkü Resmi Daireler mühürsüz evrakları kabul etmezler.’’
Evraklarımı alıp çıktım.
‘’Oh be ‘’ derken, birden bir şey dürttü ve evrakları kontrol ettim.
Herhalde bizim bayan memur bebeği severken konsantrasyonunu kaybetmiş olmalı ki 24 yerine yine 21 yazmış ve bir hata yetmez diye mi düşündü nedir, 25 yerine 27, 26 yerine de 28 yazmış.
Acele geri döndüm. Bayan yok. Şimdi gelir dediler. Biraz sonra geldi. Yanlışları anlattım. Baktı, uzun uzun, tekrar tekrar baktı, sonra bilgisayar’a baktı. Sonra:
‘’ Sevim kıız, Seviiiiim ‘’ diye arkadaşını aradı.
Sevim Hanım ortada görünmüyordu.
‘’ Ayol nerede bu kadın ? ‘’
Sevim Hanım bulundu. Büyük bir ciddiyetle yanlışları inceledi, düzeltti.
Aldım evrakları, Amir’e götürdüm, o yine incelemeden kaşesini bastı, imzasını attı ve tekrar, mühürletmem için ikaz etti. Asansörün arkasındaki ofisteki iyi kalpli genç bütün evrakları mühürledi.
Belediyeden çıktım, eve geldim, tam kapıyı açarken yandaki evde oturan komşum bana birşeyler söyledi. O konuşurken kargodan aldığım paketi hatırladım. Acaba nerede unuttum ?.
Aceleyle geri döndüm. Önce kahvehaneye, sonra fotokopiciye, sonra da Belediye’ye gidiyorum. Yok! Yok !
Sonra Nüfus Müdürlüğünü düşündüm; Girerken Polislere göstermiştim paketi. Peki ya çıkarken ? Çıkarken kontrol yok ki !
Nüfus memurluğundaki genç bayan beni tanıyor. Nasıl kan ter içinde koşuşturduğumu hatırlamış olmalı. Masanın altından paketimi çıkarıp bana veriyor. Çok teşekkürler genç bayan!
Hiç değilse bugün bunu bitiririm diye düşündüğüm iş maalesef Pazartesiye kaldı. Arkadaşıma telefon edip, gelemiyeceğimi söylemeliyim.
Türkiye gezi notları; gelecek yazı : Pazartesi günü ve sonrasında neler oldu?