Thursday, September 30, 2010

Bağımsızlık ve Hürriyet Benim Karekterimdir - Haziran 2010

BAĞIMSIZLIK ve HÜRRİYET BENİM KAREKTERİMDİR



05 Haziran 2010, 11:20

HALİT ANGINER

Son bir ayda iki bayram yaşadık: Birincisi 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, ikincisi ise 19 Mayıs Atatürk'ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı.

19 Mayıs, başkenti işgal edilmiş, ordusu dağıtılmış, işgalcileri tarafından parçalara bölünen bir ülkenin kurtuluşu yolunda ilk adımın atıldığı tarihtir.

23 Nisan ise, esarete, başkaları tarafından yönetilmeye “hayır” diyen bir halkın vatanında egemenliğini ilan ettiği gündür.

Üç yıl süren Bağımsızlık Savaşı'nda çağının güçlü ordularına dişiyle, tırnağıyla direnen yokluklar içindeki Türkiye halkı, o günlerde;

“MUHTAÇ OLDUĞU KUDRET”i, kendi damarlarında aradı, buldu ve zafere ulaştı.

Savaş sonrası, bu iki önemli gün bayram olarak ilan edildi ve çok anlamlı olarak, uğrunda onca fedakârlıklara katlanılan ülkenin çocuklarına ve gençlerine armağan edildiler.

Öğrencilik yıllarımda bütün öğrenciler gibi bu Bayramların kutlamalarına katıldım.

O günlerden aklımda kalan unutamadığım anlar, yolun her iki yanını dolduran halkın alkışlarla karşıladığı tören geçişlerimizdir.

Stadyumdaki gösterilerde de çok alkış alırdık. Bayılırdık bu alkışlara.

Bazı şeyler canımızı sıkardı. Mesela, sayın büyüklerimiz, saatler sürüyormuş gibi gelen uzun nutuklar atarlardı.

Bu nutuklar sürerken, 23 Nisan’sa soğukta üşür, 19 Mayıs ise güneş altında yanardık.

Niye bu kadar uzun konuşulur diye kızardık.

Bugün dahi törenleri, bu yüzden, televizyonda bile izlemeye dayanamıyorum, çoğu zaman.

Hamasi nutuklardan sıkılıyorum, hele yöneticilerin çocuklara yerlerini bırakırken yaptıkları davranışlara hiç katlanamıyorum.

Çocuklara, büyümüş de küçülmüş tavrıyla yaklaşılmasına, sürekli çocukluklarının vurgulanmasına çok kızıyorum.

Çocukların yapmacık aferinlerle, abartılarla ödüllendirilmesine tahammül edemiyorum.

Bıraksalar da bu güzel Bayramları çocuklar ve gençler kendileri kutlasalar, acaba daha mı iyi olur?!

Bağımsızlık, özgürlük kelimeleri acaba onların sahipliği ile daha mı anlam kazanır, sahiplenilir?!

Son zamanlarda, pek çok şeyde olduğu gibi kelimelerin de anlamları değişir oldu.

Örneğin “bağımsızlık” sözcüğünün ne anlama geldiğini anlayamaz oldum. Mesela, ne demek “egemenlik”?

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'yla, Millî Kurtuluş'un ilk adımı olan 19 Mayıs Atatürk'ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı arasında bir gün gazetelerde bir haber yer aldı:

“Eski başbakan Tansu Çiller siyasete dönebilmek için nabız yokluyor.”
Bu oldukça normal bir haber değil mi?
Ama nabzı nerede yokluyormuş: Amerika’da!!

Amerika’da lobiler aracılığı ile Amerikan yönetiminin kendisine destek olma konusunda düşüncelerini öğrenecekmiş.

Habere göre, Amerikan yönetimi, Türkiye’nin şimdiki yöneticilerinden vazgeçip yeni arayışlara girmiş.

Sayın Çiller 90'lı yılların başında parti başkanlığına seçildiğinde, haberi Yonge Caddesi'ndeki iş yerimde, bir Fax-Haber’den almıştım.

Haber şöyle duyurulmuştu:

“Our boys did it!”

Tanıdık bir ifade değil mi?

Sayın Sarıgül de yeni kuracağı parti için Amerika’ya gitmiş, nabız yoklamış.

Rahmetli Turgut Özal’da parti kurmazdan önce Amerika’ya gitmiş, orada uzun süre kalmıştı.

O zaman gazeteler sayın Özal’ın Amerika’ya zayıflamak için gittiğini; çünkü seçmenin zayıf adayları tercih edip oy verdiğini yazıyordu.

Amerika dönüşünde kurduğu parti, seçimleri umulmadık bir çoğunlukla kazanarak iktidara geçti ve Özal, başbakan ve başkan olarak Türkiyeyi 10 yıl yönetti.

Özal’ın iktidarı kendilerinden seçimle devir aldığı komutanlar darbe ile yönetime el koyduklarında, Amerikan yöneticileri darbe haberini şu sözlerle karşılamışlardı:

“Our boys did it!”

Ankara’da, bir devlet kuruluşunda çalışmaya başlamıştım. Müdürüm bir gün şöyle bir şeyler anlattı:

“Devlet dairelerinden, benimle birlikte birkaç kişi daha seçilerek Amerika’ya gönderildik. İçimizden Süleyman Bey'in (Demirel) şansı varmış, o başbakan oldu.”

Gazetelere bakıyor ve yazılanlardan şu anlamları çıkarıyorum: İktidar yanlıları Amerika bizi tutuyor derken, muhalefet Amerika iktidardan yüz çeviriyor diyor.

Amerika iktidardan yüz çevirirse muhalefeti destekleyecek yani. Bütün olan biten bu yüzdenmiş.

Görünüşte herkes Amerika’ya karşı. Ülke Bağımsız. Söylemlere göre bağımsızlıktan taviz verilmiyor.

Ama sanki karşı oldukları Amerika’ya söylenmek istenen şey şu: “Rakibimden desteğini çek. Beni destekle. Benimle daha iyi anlaşırsın.”

Millî Mücadele'nin başlangıcında, Kuvayyi Milliyecilere karşı çıkan ve doğrudan:

“Biz kendi başımızın çaresine bakamayız, onun için filanca ülke bize vasi olsun, bizi falanca ülke idare etsin.” diyen mandacılar vardı.

Millî Mücadele'den 90 yıl sonra varılan noktada ise, bir yerlerde nabız yoklayarak ülkeyi yönetmek için icazet peşinde koşanlar varmış gibi görünüyor.

Acaba Cumhuriyet’in kurucuları bu iki özel günü çocuklara ve gençlere emanet ve armağan ederken bir gün bütün bunların olacağını tahmin mi ediyorlardı?

Egemenlik ve Gençlik Bayramlarının kutlanması tamamen çocuklara ve gençlere bırakılsın.

Hiç değilse;

“Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir.”
“Bağımsızlık ve Hürriyet Benim Karakterimdir.” söylemleri, birinci vazifesi ülkesinin bağımsızlığını korumak ve savunmak olan genç yüreklerde doğru bir ifade hâline gelir.

No comments:

Post a Comment