Adaletin bu mu dünya!
06/10/2011
Gazetelerin yazdığına göre, Apple şirketinin kasasında Amerikan hükümetinin kasasında olduğundan daha çok para varmış.
Amerikan hazinesindeki nakit para miktarı 73.7 milyar dolar, Apple’ın hesabındaki para ise 75.8 milyar dolarmış.
Bu haber üzerine Apple’ın hisseleri 400 dolara yükselmiş.
Bazı şeyleri anlamak pek kolay olmuyor.
Çağımızda her şey çok hızlı gelişiyor bunu biliyoruz, ama yine de şirketlerin ve şirket patronlarının bu kadar hızlı zenginleşmesine akıl ermiyor.
Düşünün, 100 bin dolar alan bir adamın maaşı 200 bin dolara çıkınca ne kadarı vergiye gidiyor.
Peki bu şirketler, bu kadar kazanır ve değerlerine değer katarken ne kadar vergi ödüyorlar?
Serveti 3 milyar dolar olan adamın bu serveti kazanırken en az 1 milyar dolar vergi ödemiş olması gerekmez mi?
Bir garip oldu dünyamız.
Her şeyin ölçüsü kaçmış görünüyor. Bir küçük haber üzerine borsa allak bullak olabiliyor.
Piyasa değeri 100 milyar olan şirketin değeri üç günde 90 milyara düşüyor.
Yani, üç günde 10 milyar azalıyor. Ya da değeri üç günde 10 milyar artıveriyor.
Üstelik durduk yerde oluyor bu.
Kaliforniya’daki işsizlik rakamı açıklanıyor, Tokyo borsası düşüyor.
FED faiz arttırınca, Brezilya parası değer kaybediyor.
S&P, İtalya’nın kredi puanını düşürüyor, ABD dolarının değeri, Türk parasına karşı artıyor.
Bakıyorsunuz, Fransız Bankası zora girmiş, bu haber üzerine Manisalı çiftçinin mahsulü para etmiyor.
Borsada iş yapanlara oyuncu deniyor. Yani bir kumar oyunu oynuyorlar.
Olmayan paralarla, olmayan malları alıp satıyorlar.
Gerçek üreticilerin, çalışan insanların emekleriyle oyuncakla oynarcasına oynuyorlar.
Kendi kendilerine bu işi yapsalar, kumarı aralarında oynasalar sorun yok.
Ama kabak çalışanların başına patlıyor.
Çalışanlar, çalıştıkları işe devam eder ve aynı ücreti alırken; aynı ev, araba, elbise ve benzin için daha fazla para ödemek zorunda kalıyorlar.
Çalışanlar kredi kartları, mortgage kredileriyle boğazlarına kadar borca boğuluyorlar.
Gelecekleri ipotek altında. Ev borçları bazen kendileri hayattayken bile bitmiyor. Çocukları borç ödemeye devam ediyor.
Oysa spekülasyonlarla hayat pahalılığını yaratanlar, bulanık sularda avlanarak inanılmaz paraları kazanıyorlar.
Çalışanlar ve küçük esnaf, GST, PST, gelir vergisi gibi herkesin bildiği ve hesaplayabildiği vergileri öderken, bir anda milyonlar kazanan kuruluşların ne kadar vergi ödediğini kimseler bilmiyor.
Lobileri güçlü olduğu için yasa ve yönetmelikleri kendilerine göre kolaylaştırdıkları duyuluyor.
Şirket vergileri sürekli düşürülüyor. Çeşitli teşviklerle daha da azaltılıyor.
Bu teşviklerin insanlara iş imkanı yarattığını söylemek de güç.
Çünkü şirketler güçlendikçe teknolojiye yatırım yapıp işçi azaltıyorlar.
O zaman teşviklerin ve vergi indirimlerinin, şirket sahipleri ve yöneticilerin zenginleşmesinden başka bir işe yaradığı söylenebilir mi?
Dünyada azımsanmayacak sayıda insan, bir lokma ekmeye, bir bardak temiz suya muhtaçken, bir şirketin kasasında, dünyanın en zengin devletinin kasasındakinden fazla para bulunması vicdanlara nasıl açıklanacak?
Kazanmak herkesin doğal hakkı. Buna bir itiraz elbette olmaz. Ama kazanç, adil bir şekilde vergilendirilirse kutsaldır.
Ay sonunu zor denk getiren maaşlılar ve küçük esnaf, kuzu kuzu vergilerini ödüyorlarsa, büyük kazanç sahiplerinden de adil vergi alınması devletin görevi olmalı.
Böylece bu inanılmaz kazançların bir kısmı daha adaletli bir dünya için hem ülke halkı hem de dünyanın fukara insanları için kullanılabilir.
No comments:
Post a Comment