Wednesday, April 3, 2013


JOKER



Bir polis yetkilisiyle konuşuyordum. Karşısındaki böylesi bir meslek sahibi olunca insan ister istemez bir sürü şeyi sormak istiyor.

Muhatabım gülerek, kendisinin filmlerde gördüğümüz gibi bir görevi olmadığını, masa başında çalıştığını, evraklarla uğraştığını söyledi.

Bazı meslekler nedense insanın aklına hep heyecanlı olayları getiriyor. 

Ama çokluk filmlerde olursa heyecan veren gerçek, hemen yanında oluverince birden rahatsızlık duyuyor insan.

Bir gün öncesi Toronto’da yeni bir cinayet işlenmişti. Gazete ve televizyonlar bu olayı anlatıyorlardı.

Acaba daha çok polis memuru olsa cinayetlerin sayısı azalır mı?

-Daha çok memur alınsa mutlaka daha iyi olur. Ancak yalnızca sayıları arttırarak çözüm aramak çok sağlıklı bir yol değil. 

Eldeki istatistiklerden bu görülebilir. 

Mesela, Toronto’yla Chicago: Her ikisinin de nüfusları yaklaşık olarak 2 milyon 600 bin.

Toronto’daki polis memuru sayısı 5 bin civarında. 

Chicago’da ise bu sayı 12 bin. 

İşlenen cinayet sayısına bakıldığında: 2011 yılında Toronto’da toplam olarak 46 kişi cinayete kurban gitmiş. 

Oysa, Chicago’da 2011 yılında öldürme ile sonuçlanan 423 olay var. 

Yani, Toronto’ya oranla iki kattan fazla polis memuru olmasına rağmen kurban sayısı kat kat daha fazla. Bu da gösteriyor ki yalnızca polis memuru sayısı suç önlemede yeterli olamıyor.

-Polisin eğitimli oluşu?

-Toronto, daha doğrusu Kanada Polisi dünyanın en eğitimli polislerinden, kanımca en iyisi. Bunun etkisi mutlaka var.

-Peki, suç oranında artışı etkileyen ana nedenler?

- Başta gelen neden olarak işsizlik denebilir. Sonra eğitim, çevre... Kanada’da suç oranlarının daha düşük oluş nedeni belki bu şartların Kanada’da daha iyi olmasına bağlanabilir.

Bu konuşmanın bir kaç gün sonrasında bilindiği gibi önce Toronto’da bir partide kalabalığa ateş açıldı, 2 kişi öldü, 26 kişi yaralandı.

Onu takip eden günlerde, Amerika’da, Batman filminin galasında, ben Joker’im diyen bir kişi 12 kişiyi öldürdü, 50 kişiyi yaraladı.

Öğrencilik yıllarımda çok etkilendiğim bir kitapta (“En Güzel Dünya”) okumuştum: 

Eğer uygarlık vardığı yeni aşamalarda, yeni bir aile, yeni bir çevre modeli ortaya çıkarılabilirse ve bu ortam iyiyi ve güzeli temsil ediyorsa, orada özlenen ideal insan yeşerebilirdi.

Kötü düşünce ve davranışların olmadığı iyi ve huzurlu bir toplumdan ancak iyi ve huzurlu insanlar çıkabilirdi. 

Kötülük ve huzursuzluk bilinmediğinden, kötü ve huzursuz kişiler çıkamazdı.

Ancak böyle bir toplum nasıl oluşabilir?

İnsanın binlerce yıllık birikimiyle oluşan kişilikler nasıl bir laboratuvarda, nasıl bir bir potada eritilerek iyilik ve güzellikle örülmüş, yeni toplum, yeni insan yapılabilir?

Günün her saatinde bombardımanına maruz kalınan, reklamlar, haberler, tartışmalar ve filmlerin etkisinden kaçmak mümkün mü?

Bu etki sürdükçe toplum kim bilir daha ne kadar Joker’le karşılaşacak.




1812-2012 SAVAŞIN YÜZÜNCÜ YILI



1812 yılında Avrupa’da, hemen her yerde büyük savaşlar oluyordu. İngiltere de bu savaşın içerisindeydi.

Bütün Avrupa Napolyon Fransa’sına karşı savaşıyordu. 

Bütün gücüyle bu savaşa katılan İngiltere’nin, Kanada’ya yardım edemeyeceğini tahmin eden genç Amerika Birleşik Devletleri, İngiliz donanmasının, kendilerinin Fransa ile ticaretlerini engellediğini ileri sürerek, İngiltere’ye bağlı olan Kanada’yı işgal etti.

Kanada ve oradaki İngiliz kuvvetleri karşı koydu. 

Soğukta, sıcakta, zor şartlar altında, yaygın hastalıklarla boğuşarak yapılan savaş, her iki ülkenin birbirine olan sınırı boyunca ve Güneyde New Orleans’ta kara savaşı olarak, Büyük Göllerde, açık denizlerde ve Atlantik Okyanusu limanlarında deniz savaşı olarak iki yıldan fazla sürdü.

Bazen Amerikalılar Kanada’yı işgal etti, bazen Kanadalılar Amerika’yı. 

Amerikalılar işgal ettikleri kasabaları yaktılar, İngiliz ve Kanadalılar, karşılık vererek Amerikan kasabalarını yaktılar.

Amerikalılar, Toronto’daki Parlamento binasını yakınca, İngilizler, Washington’daki parlamento binasını ateşe verdiler.

Sonunda savaş imzalanan bir antlaşma ile bitti. 

Her iki taraf işgal ettikleri yerlerden geri çekildiler.

İngilizler, Kanadalılar ve Amerikalılardan her biri tek tek savaşı kendilerinin kazandığını ilan ettiler.

Gerçekten herkes sonuçtan memnundu. 

Tek kaybeden taraf, savaşta, İngilizler ve Kanadalılar safında savaşan Kızılderililer oldu.

Savaş sonrası müttefikleri tarafından terkedildiler, desteklenmediler ve yurtlarını kaybettiler. 








No comments:

Post a Comment