MUTLU AŞK
07/03/2013
Bir elinde gül, bir elinde kadeh, geldin, ey saki
Hangisini alsam: gülü ?.. kadehi ?.. yoksa.. seni.. mi ?
Lale Devri’nin ve Divan Edebiyatı’nın büyük şairi Nedim’in aşkı anlatışı işte böyle bir şey:
Bir gül, bir kadeh veya sevgili.
Aşk, o an yaşanan ve o an onu mutlu edecek olandır.
Kurgusu, şenlik vakti geldiğinde, eşi dostu atlatıp servi boylu sevgiliyle baş başa, Sadabad’a uzanıp dünyadan zevk almaya dayanır.
Marquez de; “Aşkı güzel bir an olarak da düşünebilirsin, başlangıç ve sonu içinde barındırır. Bu yüzden bir yere varma amacı yoktur,” diyor.
Romanına, anne ve babasının gençlik günlerinde birbirlerine olan aşklarını anlatmakla başlayan Marquez, aşklarını evlenerek nihayetlendirdikleri için hikâyenin devamında onları romanın dışında bırakmış.
Kitabın (*) kahramanı Ariza aşkı uğruna acı çekmeye, aşkının uğruna ölünebilecek yücelikte olduğunu göstermeye, hazırdır.
Gençliğinin tüm içtenliği ile kalbini bir silahın mermilerine hedef etmekte tereddüt bile etmez.
Çünkü: “Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk.”
Daha ilk gençliğinde bir kıza tutulan Ariza, büyük aşkını, tek arzusu olan sevdiği ile evlenmekle sonuçlandıramamış ama 53 yıl aralıksız sürecek bir tutkuya dönüştürmüştür.
İnancı son derece sağlamdır: Bir gün - o güne her şeyiyle inanıyor - mutlaka sevdiğine kavuşacaktır.
“O benim içimde artık çıkarılamayacak bir kıymık, benim bir parçam o.”
“Kalbim deniz gibi engin ve derin. Onu yıllarca, sonsuza kadar bekleyebilirim.”
Aragon, “Elsa’sız Paris benim için hiçtir”i yazan Parisli Aragon, “Mutlu Aşk Yoktur” diyor:
acılara bulanmamış bir aşk söyle bana
bir aşk söyle sarartıp soldurmamış
bir aşk söyle son veren gözyaşlarına
mutlu aşk yok ki dünyada
ama şu aşk ikimizin, öyle bile olsa
Sevdiğine kavuşmak için 53 yıl bekleyen Ariza’nın tersine, Aragon, Elsa ile evlenmiş ve evlilikleri tam 42 yıl, Elsa’nın ölümüne kadar sürmüştür.
Elsa’ya Şiirler’i ve Elsa’nın Gözleri’ni evlilikleri sırasında yazdı, yayımladı.
Öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim de
Bütün güneşleri pırıl pırıl orada gördüm
Orada bütün ümitsizlikleri bekleyen ölüm
Öyle derin ki her şeyi unuttum içlerinde
Evren paramparça oldu bir akşam üzeri
Her kurtulan ateş yaktı üstünde bir kayanın
Gördüm denizin üzerinde parlarken Elsa’nın
Gözleri Elsa’nın gözleri Elsa’nın gözleri.
Peki, insan sevdiğiyle birlikte yaşarken nasıl “Mutlu Aşk Yoktur” diyebilir?
Kıskançlık mı? Küçük ayrılıkların yarattığı özlem mi?
sana geldim denize akan bir ırmak gibi
uğruna bıraktım dostlarımı
evden atılan tozum ben sabahları
farkına varılmadan büyüyen sarmaşık
aşınan taşım ben sen üzerinden geçerken
bekleyen iskemle her zamanki yerde seni
okunmadan unutulmuş açık bir mektup
yarıda kesilmiş bir cümle değmez tamamlamaya
ardında bıraktığın ıtır kokusu
ve dışarı çıktın mı aynan gibi mutsuzum
Attila İlhan’a göre aşklar, imkânsız aşklardır:
“Gerçek aşk imkânsız olandır. Bunu hep söylüyorum. Çünkü bir aşk normal sürecini yaşarsa bitmeye mahkûmdur.” diyor.
Şiirler: Hayallerdeki; belki hiç olmayan. Uzaklardaki; özlenen, aranan, kaybolup giden, kavuşulamayan sevgililere yazılır:
Ne olur kim olduğunu bilsem Pia’nın
Ellerini bir tutsam ölsem
Böyle uzak uzak seslenmese
Ben bir şehre geldiğim vakit
O başka bir şehre gitmese
Otelleri bomboş bulmasam
Ne olur sabaha karşı rıhtımda
Seslendiğini duysam pia’nın
Sırtında yoksul bir yağmurluk
Çocuk gözleri büyük büyük
Üşümüş ürpermiş soluk
Ellerini tutabilsem pia’nın
Ölsem eksiksiz ölürdüm
(*) G.G. Marquez, Kolera günlerinde aşk
Hangisini alsam: gülü ?.. kadehi ?.. yoksa.. seni.. mi ?
Lale Devri’nin ve Divan Edebiyatı’nın büyük şairi Nedim’in aşkı anlatışı işte böyle bir şey:
Bir gül, bir kadeh veya sevgili.
Aşk, o an yaşanan ve o an onu mutlu edecek olandır.
Kurgusu, şenlik vakti geldiğinde, eşi dostu atlatıp servi boylu sevgiliyle baş başa, Sadabad’a uzanıp dünyadan zevk almaya dayanır.
Marquez de; “Aşkı güzel bir an olarak da düşünebilirsin, başlangıç ve sonu içinde barındırır. Bu yüzden bir yere varma amacı yoktur,” diyor.
Romanına, anne ve babasının gençlik günlerinde birbirlerine olan aşklarını anlatmakla başlayan Marquez, aşklarını evlenerek nihayetlendirdikleri için hikâyenin devamında onları romanın dışında bırakmış.
Kitabın (*) kahramanı Ariza aşkı uğruna acı çekmeye, aşkının uğruna ölünebilecek yücelikte olduğunu göstermeye, hazırdır.
Gençliğinin tüm içtenliği ile kalbini bir silahın mermilerine hedef etmekte tereddüt bile etmez.
Çünkü: “Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk.”
Daha ilk gençliğinde bir kıza tutulan Ariza, büyük aşkını, tek arzusu olan sevdiği ile evlenmekle sonuçlandıramamış ama 53 yıl aralıksız sürecek bir tutkuya dönüştürmüştür.
İnancı son derece sağlamdır: Bir gün - o güne her şeyiyle inanıyor - mutlaka sevdiğine kavuşacaktır.
“O benim içimde artık çıkarılamayacak bir kıymık, benim bir parçam o.”
“Kalbim deniz gibi engin ve derin. Onu yıllarca, sonsuza kadar bekleyebilirim.”
Aragon, “Elsa’sız Paris benim için hiçtir”i yazan Parisli Aragon, “Mutlu Aşk Yoktur” diyor:
acılara bulanmamış bir aşk söyle bana
bir aşk söyle sarartıp soldurmamış
bir aşk söyle son veren gözyaşlarına
mutlu aşk yok ki dünyada
ama şu aşk ikimizin, öyle bile olsa
Sevdiğine kavuşmak için 53 yıl bekleyen Ariza’nın tersine, Aragon, Elsa ile evlenmiş ve evlilikleri tam 42 yıl, Elsa’nın ölümüne kadar sürmüştür.
Elsa’ya Şiirler’i ve Elsa’nın Gözleri’ni evlilikleri sırasında yazdı, yayımladı.
Öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim de
Bütün güneşleri pırıl pırıl orada gördüm
Orada bütün ümitsizlikleri bekleyen ölüm
Öyle derin ki her şeyi unuttum içlerinde
Evren paramparça oldu bir akşam üzeri
Her kurtulan ateş yaktı üstünde bir kayanın
Gördüm denizin üzerinde parlarken Elsa’nın
Gözleri Elsa’nın gözleri Elsa’nın gözleri.
Peki, insan sevdiğiyle birlikte yaşarken nasıl “Mutlu Aşk Yoktur” diyebilir?
Kıskançlık mı? Küçük ayrılıkların yarattığı özlem mi?
sana geldim denize akan bir ırmak gibi
uğruna bıraktım dostlarımı
evden atılan tozum ben sabahları
farkına varılmadan büyüyen sarmaşık
aşınan taşım ben sen üzerinden geçerken
bekleyen iskemle her zamanki yerde seni
okunmadan unutulmuş açık bir mektup
yarıda kesilmiş bir cümle değmez tamamlamaya
ardında bıraktığın ıtır kokusu
ve dışarı çıktın mı aynan gibi mutsuzum
Attila İlhan’a göre aşklar, imkânsız aşklardır:
“Gerçek aşk imkânsız olandır. Bunu hep söylüyorum. Çünkü bir aşk normal sürecini yaşarsa bitmeye mahkûmdur.” diyor.
Şiirler: Hayallerdeki; belki hiç olmayan. Uzaklardaki; özlenen, aranan, kaybolup giden, kavuşulamayan sevgililere yazılır:
Ne olur kim olduğunu bilsem Pia’nın
Ellerini bir tutsam ölsem
Böyle uzak uzak seslenmese
Ben bir şehre geldiğim vakit
O başka bir şehre gitmese
Otelleri bomboş bulmasam
Ne olur sabaha karşı rıhtımda
Seslendiğini duysam pia’nın
Sırtında yoksul bir yağmurluk
Çocuk gözleri büyük büyük
Üşümüş ürpermiş soluk
Ellerini tutabilsem pia’nın
Ölsem eksiksiz ölürdüm
(*) G.G. Marquez, Kolera günlerinde aşk
No comments:
Post a Comment